DÜNYA BORSALARINDA 2008 KRİZİNDEN BU YANA EN BÜYÜK SATIŞ DALGASI

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını ve Suudi Arabistan ile Rusya arasındaki petrol fiyatı savaşı, dünya genelinde yatırımcıların paniğe kapılmasına neden olarak uluslararası piyasalarda dün 2008 krizinden bu yana görülen en sert satış dalgasını beraberinde getirdi.

Dünya genelinde birçok borsada son haftalarda düşüş trendinin devam etmesi ve tepe seviyelerinden yüzde 20 aşağı yönlü bir hareketin oluşması, “ayı piyasasına” girildiği değerlendirmesine yol açtı.

Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) ve OPEC dışı bazı ham petrol üreticisi ülkelerin toplantısından üretim kesintisi kararının çıkmamasının ardından Brent petrolün varil fiyatının 31 dolara gerilemesi, halihazırda Kovid-19 tedirginliği yaşayan piyasalarda sert satışların yaşanmasına neden oldu.

Petrol fiyatlarındaki sert düşüş, Ocak 1991’de Birinci Körfez Savaşı’nın başlangıcında yaşanan azalıştan sonraki en büyük düşüş olarak kayıtlara geçti.

Wall Street’te endekslerin haftanın ilk işlem gününde açılışın hemen ardından yüzde 7’lik değer kaybetmesiyle devre kesici uygulamaya girerek piyasada işlemler 15 dakika süreyle durduruldu.

Bazı analistler, hisse senedi piyasasındaki sert düşüşlerin ardından işlemlere ara verilmesini, piyasaların verdiği “güçlü bir uyarı işareti” olarak yorumladı.

Gün boyu dalgalanmaların devam ettiği New York borsasında, kapanışta Dow Jones endeksi 2.000 puana yakın düşüş gösterdi ve 2008 küresel finans krizinden sonraki en büyük kaybını yaşadı. S&P 500 endeksi yüzde 7,60 ve Nasdaq endeksi yüzde 7,29 düşüş kaydetti.

New York borsası, bir diğer kapanma deneyimini ABD tarihinin en şiddetli kasırgalarından biri olarak bilinen 2012’deki Sandy Kasırgası sırasında yaşamıştı. Sandy Kasırgası, finansal piyasaları da vurmuş, New York Borsası, 27 yıl aradan sonra ilk kez kötü hava koşulları nedeniyle kapatılmıştı. ABD borsasında 2015’te ise teknik bir hatadan dolayı işlemlere ara verilmişti.

Avrupa borsaları da dün petrol fiyatlarında yaklaşık yüzde 30 değer kaybıyla gelen küresel satış dalgasına katılarak haftanın ilk işlem gününü sert düşüşle tamamladı. Kapanışta, gösterge endeksi Stoxx Europe 600 yüzde 7,44 azalarak 339,5 puan oldu.

Fransa’da CAC 40 endeksi, yüzde 8,39 azalarak 4.707,91 puana geriledi. İngiltere’de FTSE 100 endeksi, günü yüzde 7,59’luk düşüşle 5.965,77 seviyesinden tamamladı.

Koronavirüs salgınının Avrupa’da en çok etkilediği yer İtalya’da FTSE MIB 30 endeksi yüzde 11,17 değer kaybederek 18.475,91 puandan ve Almanya’da DAX 30 endeksi yüzde 7,94 düşerek 10.625,02 seviyesinden haftanın ilk işlem gününü tamamladı.

Petrol ve gaz sektörü endeksi, dün sert satışlarla yüzde 16’nın üzerinde düşüş göstererek 204,69 puana geriledi. Bu da son 23 yılın en düşük puanı olarak kayıtlara geçti. Petrol ve gaz sektöründeki düşüşler tüm sektörlerde azalışlara yol açtı.

Londra Borsası’nda işlem gören İngiliz petrol şirketi British Petroleum’un (BP) hisseleri yüzde 19,48 düşerken, Avrupa’nın en büyük petrol şirketlerinden birisi olan Royal Dutch Shell’in hisseleri de yüzde 17,48 değer kaybetti.

Piyasalardaki korkunun derecesini ölçen VIX endeksi de dün yüzde 31 artışla 54,46’ya çıktı ve 2008 küresel finans krizinden bu yana en yüksek seviyeye ulaştı.

Yatırımcıların “güvenli liman” arayışıyla devlet tahvillerine olan talebi artarken, tahvil faizleri de tarihin en düşük seviyelerine geriledi.

ABD’de 10 yıllık devlet tahvili faizi şubat ortasında yüzde 1,5’tan dün yüzde 0,4’ün altına inerken, Almanya’da 10 yıllık devlet tahvillerinin getirisi neredeyse eksi yüzde 0,9’a düştü.

ABD’deki tahvil getirilerinin tarihte ilk kez sıfırın altına düşebileceği tahmini yapılırken, uluslararası derecelendirme kuruluşu Moody’s, ABD’de resesyon olasılığının şu anda yüzde 50’nin üzerinde olduğunu hesapladı.

Piyasaları ne bekliyor?

Analistler, Kovid-19 krizinin mali krizle karşılaştırılamayacağını vurgulayarak, bazı yatırımcılar tarafından dile getirilen üç talebe dikkati çekiyor.

Bu taleplerden birincisinin, küresel GSYH’nin yüzde 1’ine eşit maliye politikası olduğu aktarılıyor. İkincisinin, merkez bankalarının en azından geçici olarak hisse senetleri ve şirket tahvilleri de dahil olmak üzere mümkün olduğunca çok riskli varlık satın alması olduğu ifade ediliyor. Bununla piyasaların pratikte çökmesinin önlenebileceği vurgulanıyor. Üçüncü talebin ise merkez bankalarının dürüst olması, yapabilecekleri ve yapamayacakları adımları açıkça itiraf etmesi olduğu belirtiliyor.

Öte yandan, hükümetler ve merkez bankalarının attığı adımlar da zor günler geçiren dünya borsalarındaki kayıplara engel olamıyor.

Avrupa Merkez Bankası’nda (ECB) karar alıcılar, 12 Mart Perşembe günkü faiz kararı öncesi sessiz kalırken, bankanın bu hafta agresif bir faiz indirme kararının faydadan çok zarar vereceği yönünde değerlendirmeler yapılıyor.

Kovid-19 salgınının ekonomik etkilerine ilişkin endişelerin artmasıyla geçen hafta 50 baz puanlık sürpriz faiz indirim kararı alan ABD Merkez Bankası’nın (Fed) 17-18 Mart’taki Açık Piyasa Komitesi (FOMC) toplantısında da 50 veya 75 baz puanlık bir faiz indirimine gidebileceği belirtiliyor.