HALKBANK’A ABD’DE AÇILAN SULH DAVASI TÜRKİYE’DE SÜRECEK

New York Güney Bölgesi Sulh Mahkemesi’nde, 876 kişinin İran  terörünün mağduru oldukları, ABD mahkemelerinin verdiği para cezasını Tahran’ın ödemediği gerekçesiyle, zararlarını Halkbank’tan alma  talebiyle açtıkları tazminat davasında karar açıklandı.

Amerikanın Sesi Radyosundan Can Kamiloğlu’nun haberine göre, Banka  aleyhine 24 Temmuz’da, İran terör saldırıları mağduru 252 kişi  tarafından açılan, daha sonra müşteki sayısı 876’ya yükselen sulh  davasında, mahkemenin şartlı kararı dün yayınlandı.Mahkeme, tazminat davasının açılacağı yerin ABD olamayacağı, bu  nedenle davanın düşürülmesiyle ilgili Halkbank’ın itirazını şartlı  olarak kabul etti.
Hakim Denise Conte, yayınladığı 36 sayfalık gerekçeli kararında, Halkbank aleyhine açılan tazminat davasını, tarafların davayı devam  ettirmek üzere bir anlaşmaya varmaları şartıyla düşürülmesini kabul  ettiğini açıkladı.

Hakim Conte, davanın Türkiye’de açılmasıyla ilgili olarak  tarafların itirazları konusunda bir anlaşmaya vararak bu konudaki  başvuru dilekçelerini 2 Mart 2021 tarihine kadar mahkemeye sunmalarını  istedi. New York Barosu Avukatı Arda Beşkardeş, dün sonuçlanan davada Halkbank’ın istediğini aldığını kaydetti.

Davanın büyük bir ihtimalle Türkiye’de yeniden açılacağını  kaydeden Beşkardeş, mahkemenin aldığı son kararı VOA Türkçe’ye  değerlendirdi. Avukat Beşkardeş, New York’ta Halkbank aleyhine açılan iki ayrı  dava olduğunu ancak davaların karıştırıldığını ifade etti. Beşkardeş,  davalardan birinin Rıza Sarraf davasına sanık olarak eklenen Halkbank’ın İran yaptırımlarıyla ilgili dava diğerinin çok yeni açılan  bir tazminat davası olduğunu belirtti ve “Halkbank’ın New York’ta  yargılandığı iki ayrı dava var. Bu davalardan biri sulh, diğeri de  ceza davası. Dün iki davada da iki yeni karar çıktı. Bu iki davanın  birbirleriyle hiçbir bağlantısı yok. Sulh davası kişilerin aralarında  açtıkları cezai yaptırım istemeyen davalardır. Dün kararın açıklandığı  sulh davasında zamanında İran’dan tazminat hakkı kazanmış davacılar.

Halkbank’tan bu tazminatlarını talep ediyorlar. Davacılar, daha önce Amerikan mahkemelerinde karara bağlanan, terör mağduru olan bu  kişilere İran’ın ödemesi gereken bir tazminat bedelini İran’dan  alamadıkları için, bu ülkenin kara paralarını akladığını iddia  ettikleri Halkbank’ın bu tazminat bedellerini kendilerine ödemelerini  istiyorlar. Bu bir uluslararası sulh davası, bir ceza davası değil.
Ceza davalarında kullanılan hukuk usul kuralları daha farklı” dedi.

Avukat Beşkardeş, usul kurallarına göre öncelikli olan davanın  görüleceği yerin belirlenmesi gerektiğini söyleyerek, “Buna da Amerikan hukukunda genelde davalı karar verir. Davacı ise davanın  görülmesi gereken yere itiraz edebilir. Bu davaların görüleceği  yerlerin usule uygun olup olmadıklarına bakılır. Bir yer yargılamaya  uygun değilse davalı itiraz ederek aleyhlerine açılan davanın başka  bir yerde görülmesini isteyebilir. Halkbank’a açılan bu özel sulh  davasında, itirazlardan bir tanesi New York’taki mahkemenin bu davayı  görmesinde yetkisinin olmadığı yönündedir. Başka iddialarda vardı  fakat mahkeme başka iddiaları göz ardı etti ve en önemli olan bizim  mahkememizin açılan bu davayı görme yetkisi var mı, yok mu konusuna  önceliği verdi” dedi.

Mahkemenin dün aldığı kararda tarafların diğer tüm itirazlarını  dikkate almadığı belirterek, “Mahkeme, eğer biz bu konuda yetkimiz  olmadığına karar verirsek diğer itirazların hiçbir önemi kalmaz gibi  bir yaklaşıma girdi. Verdiği kararda, New York mahkemelerinin bu  davanın görülmesi için doğru yer olmadığını ve bu davanın Türkiye’de  görülmesinin hukuk açısından daha adil olduğu kararını aldı.

Bu Halkbank’ın bu tazminat davasından beraat etmesi demek değildir. Hakim, kararında tarafların bu yönde bir anlaşma sağlamasını istedi. Taraflar aralarındaki bu anlaşmayı 2 Mart tarihine kadar sunacaklar” dedi. Avukat Beşkardeş, New York’taki sulh mahkemesinin bu davada aldığı  son kararda baktığı temel unsurun davacıların arasında yeterince Amerikan vatandaşının olmaması olduğuna da dikkat çekerek,  ”Davacıların çok az bir kısmı Amerikan vatandaşı ve sadece dokuz  davacının New York’ta yaşıyor olması bu kararın alınmasının temel  gerekçesi oldu. Toplamda 876 davacı var. Bunlardan, 670’inin nerede  yaşadığı biliniyor. 206 davacının ise nerede yaşadığı bilinmiyor.
Davacıların 468’i, ABD’nin dışında farklı ülkelerde yaşıyor. 202 kişi  de Amerika’da yaşıyor. Eğer bu davacıların daha büyük bir kısmı Amerika’da yaşıyor olsaydı, karar çok daha farklı çıkardı” dedi.

Konuya ait çoğu belge ve bazı tanıkların da Türkiye’de olduğuna  belirten Beşkardeş, “Mahkeme bu davanın Türkiye’de görülmesinin daha  mantıklı ve daha doğru olduğuna karar verdi ve dava Türkiye’ye  taşınacak. New York’taki dava süreci kaldığı yerden Türkiye’de devam  edecek. Hakim gerekçeli kararında bilirkişi raporlarını da  incelediğini belirtiyor ve Türkiye’nin adalet sisteminin böyle bir  davanın görülmesi için gayet uygun olduğuna kanaat getirdi” dedi.