Pandemi nedeniyle ABD büyük bir ekonomik tecrit dönemi yaşıyor

Yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgınının ABD ekonomisinde uzun süreli bir krize yol açacağını belirten uzmanlar, petrol fiyatlarındaki düşüşün kaya petrolü üreticilerini iflasın eşiğine getirdiğini, işsizliğin tarihin en yüksek seviyesine çıktığını, 2,7 trilyon dolarlık yardım paketinin de ekonomiyi kurtarmaya yetmeyeceğini kaydetti.

Uzmanlar ABD’nin hala krize düzgün şekilde tepki vermediğine dikkati çekerek, ekonominin daha da zayıflayacağı ve gayrisafi yurt içi hasılasının “Büyük Buhran” döneminde olduğundan daha fazla azalacağı uyarısında bulunuyor.

ABD ekonomisi mart ayında, ülkede ilk vakanın ortaya çıkmasından bir ay sonra kapanırken işsizlik yeni seviyelere ulaştı. Nisan ayında en ağır darbe alan sektörler arasında eğlence ve konaklama sektöründe 7,7 milyon kişi işsiz kaldı. Ardından 2,5 milyon iş kaybıyla olan eğitim ve sağlık sektörleri büyük zarar gördü.

ABD Çalışma Bakanlığının resmi verilerine göre ülkede işsizlik sigortasına başvuranların sayısı 33 milyona ulaştı. Bu rakam, ABD iş gücünün yaklaşık yüzde 20’sine karşılık geliyor. Rakamlar işsizlik seviyesinin son bir ayda yüzde 14,7’ye yükseldiğini gösteriyor.

En son araştırmalara bakıldığında, ABD’deki işsizlik günde yaklaşık yüzde 0,5 oranında artıyor. Rakamlar aynı hızda devam ederse toplam işsizlik oranının, yaza kadar yüzde 30’a ulaşması, böylece haziran ve temmuz aylarında işsizlik oranının zirveye ulaşması bekleniyor. Bu rakam ise Büyük Buhran’dan bu yana ABD’de gerçekleşen en yüksek işsizlik oranı olarak tarihe geçecek.

“Pandemi pandoranın kutusunu açtı”

Dokuz Eylül Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İktisat Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Dr. Nevzat Şimşek, yeni tip koronavirüs (Kovid-19) salgını nedeniyle dünyanın büyük bir ekonomik krizle karşı karşıya olduğunu, şu anda yaşanan durumun IMF’nin “Büyük tecrit” olarak nitelendirdiği 1929’daki “Büyük Buhran”a benzediğini söyledi.

ABD gibi gelişmiş ekonomiler başta olmak üzere tüm dünya ekonomilerinde yaşanacak uzun süreli bir kriz durumuyla karşı karşıya olunduğunu kaydeden Prof. Dr. Şimşek, “Çünkü pandeminin öncesinde de dünya ekonomisinde kaygı verici gelişmeler gözlemleniyordu. Pandemi pandoranın kutusunu açtı diyebilirim. Biliyoruz ki 2008 küresel krizden sonra ABD ekonomisinde kaydedilen büyüme oranları pozitif olsa da çok düşük düzeylerde gerçekleşmişti. Burada büyüme trendinden bahsediyorum. Durgun bir büyüme. Esasında bu sadece ABD’de değil, dünya genelinde gözlemlenen bir durum. Ayrıca çok yüksek borçlanma oranlarını görüyoruz.” diye konuştu.

Prof. Dr. Şimşek, Dünya Ekonomi Forumu 2020 Küresel Riskler Raporu’nda çevre sorunları ve küresel iklim değişikliğine vurgu yapıldığını, finansal kırılganlıklar, ticaret hacminin daralması, yatırım harcamalarının durgunlaşmasına değinildiğini hatırlattı.

“Büyük bir tecrit dönemi yapıyoruz”

Bu nedenle ABD Başkanı Trump’ın ilk icraatlarından biri olarak şirketlere yönelik vergi teşvikleri ve çeşitli mali destekler getirdiğini aktaran Prof. Dr. Şimşek, şu değerlendirmelerde bulundu:

“Ama sonuç olarak ABD’deki yatırımların da karlılık oranlarının düşük düzeyde olduğu ifade edilebilir. Salgın nedeniyle büyük bir tecrit dönemi yaşıyoruz. İşte bu büyük tecrit, ABD ve dünya ekonomilerinde birçok açıdan ekonomik sıkıntıları derinleştirecek. Örneğin dünya genelinde pandemiye karşı alınan tedbirler, bütçe açıklarını ciddi oranda artırmakta. Sosyal izolasyon, sokağa çıkma yasakları, karantinalar, seyahat yasakları gibi tecridi artıran önlemler ABD’de firmaların gelir kaybı yaşamasına neden oldu. Birçok kişi de işsiz kaldı. Bu durumda iflasın eşiğine gelecek birçok şirket ile karşılaşılması muhtemel.

Büyük tecridin neden olduğu diğer bir faktör de emtia fiyatlarının ve bu bağlamda petrol fiyatlarının düşmesi. Suudi Arabistan ve Rusya arasında petrol savaşları başladı. Fiyatlar daha da düşmesin diye OPEC, tarihinde mayıs ayından itibaren görülmemiş ölçüde üretim kısma kararı aldı. ABD’deki kaya petrolü üretim maliyeti kimi yerde 25, kimi yerde 50 dolar. Sonuçta ABD’deki kaya petrolü üreticileri çok ciddi sorunlar yaşadılar, yaşamaktalar diyebilirim. Devlet yardımı da gelse tekrar canlanmaları uzun bir vakit alacaktır diye düşünüyorum.”

“Dünya yeni bir soğuk savaş dönemine girdi”

Prof. Dr. Şimşek, dünyanın ilan edilmemiş yeni bir soğuk savaş dönemine girdiğini savunarak, ABD’nin başta Çin olmak üzere, onun etrafında yer alan Rusya ve İran gibi ülkelerin bu süreçteki yeni rakipleri olduğunu kaydetti.

Çin’e karşı başlatılan ticaret savaşının, dünya ekonomisi açısından olumlu sonuçlar vermeyeceğine değinen Prof. Dr. Şimşek, sözlerini şöyle sürdürdü:

“Çin’in enerji talebi, mal talebi, hizmet talebi dünya ekonomisini canlandıracak en önemli unsurlardan bir tanesi. Kısaca bu soğuk savaşın dünya ekonomilerini derinden etkileyecek gerginliklere neden olma ihtimali çok yüksek diyebiliriz. Özellikle de ticaret alanında, teknoloji alanında, yatırım alanlarında ayrışmalar olacaktır. Bu soğuk savaşın başlaması hepimizi çok ciddi bir şekilde etkileyecektir.

Örneğin içinde bulunduğumuz dönemde Türkiye’ye olan ihtiyaç artabilir. ABD ve AB, Çin’de kurulu birçok tedarik zincirlerini kırmaya başladılar. Bu ülkeler tedarik zincir merkezlerini tekrar kendi ülkelerine doğru çekebilir ya da başka ülkelere gidebilir. Bu başka yerlerin arasında Türkiye de olabilir ki bu fırsat değerlendirilmelidir. Yani pandeminin yarattığı ekonomik ortamın sonuçları hem daha uzun süreli olabilir hem de daha kalıcı ve yapısal değişikliklere yol açabilir.”

“Bir pandemi ABD’yi zayıflatmak ve diz çöktürmek için yeterli oldu”

SETA Enerji Araştırmaları Uzmanı Gloria Shkurti Özdemir de birçok ülke, virüsün kendi topraklarında ortaya çıkmasından önce veya çıktığı andan itibaren önlemler almaya başlarken, ABD yönetiminin riski hafife almayı tercih ettiğini ve salgına hazırlıksız yakalandığını söyledi.

Bir süper gücün yapması gerekenden farklı olarak ABD’nin tepkisinin, ulusal planının ve hiçbir tutarlı talimatları olmayan başarısız devletlerinkine benzediğini belirten Shkurti Özdemir, “Virüs çok hızlı şekilde yayılmaya başladığında, bundan en çok ABD ekonomisi etkilendi.” dedi.

Özdemir, ABD’de ciddi rakamlara ulaşan işsizlik konusunda tartışılması gereken en önemli konulardan birinin ırk ayrımcılığı ile ilgili olduğuna değinerek, “ABD’de ırkçılık ve yabancı düşmanlığının arttığı bir zamanda, mevcut ekonomik kriz bize sorunlu bir tablo gösterdi. Hispanikler ve siyahlar, beyazlara ve Asyalılara kıyasla daha çok işten çıkarılmaktadır. Ancak, bu insanlar düşük gelirli ve maaşıyla kıt kanaat geçinen insanlar oldukları için krize karşı daha az hazırlıklıdırlar.” diye konuştu.

Ekonomik zayıflıkla mücadele etmek için Washington’ın, hane halklarına ve işletmelere yardım için 2,2 trilyon dolar ve 500 milyar dolarlık kurtarma paketleri geçirdiğini hatırlatan Shkurti Özdemir, şöyle konuştu:

“Ancak bu yardımlar ABD ekonomisinin toparlanmasına yardımcı olmak için yeterli değildir. ABD’nin virüsün merkez üssü olmaya devam etmesine, vaka ve ölümlerin sayısının hala artmasına rağmen, Washington ekonomiyi yeniden açmayı planlıyor. Böyle bir politika, salgın ile mücadelelerinde başarılı olduğu düşünülen diğer ülkelerde görülmemişti. İşletmeleri açmaya zorlayarak, Trump yönetimi işe geri dönmek zorunda kalan birçok Amerikalının hayatını tehlikeye atıyor.

Trump’ın ekonomiyi yeniden açmak için bastırmasının nedenlerinden biri, bu kasım ayında seçim şansını artırmak ancak, böyle bir politika ekonomik krizi daha da derinleştirebileceği için oldukça risklidir. Ekonominin aceleci ve iyi planlanmamış bir şekilde yeniden açılması, hızlı bir iyileşme umudunu ortadan kaldıracak ve ABD’yi ekonomik bir depresyona itecek olan ikinci bir salgın dalgasını yeniden canlandıracaktır.”

Gloria Shkurti Özdemir, ABD ekonomisinin nasıl ve ne zaman toparlanacağı hakkında konuşmak için henüz erken olduğununu vurgulayarak, şunları kaydetti:

“Ancak, kesin olan bir şey var: ABD ekonomisindeki şu anki düşüş durgunluğun erken bir işaretidir ve ABD gücünün nasıl azaldığının bir yansımasıdır. Ayrıca, ekonomik kriz ABD’de ırkçılık ve sağlık sisteminin gerilemesi gibi bazı iç sorunları ortaya koymaktadır. Bir pandemi ABD’yi zayıflatmak ve diz çöktürmek için yeterli oldu. Bugünlerde bir süper gücün nasıl başarısız olduğunu gördük. Keza ABD’nin uluslararası sistemdeki egemen ülke olarak dünyada etkili bir virüsten korunma stratejisi geliştirmesi beklenirken Washington yönetimi kendi vatandaşlarına dahi yardım edemeyen bir konumda bulunmaktadır. Bu kriz ortamı bir kez daha ‘ABD hegemonyasının sonu mu?’ sorusunun haklılığını ortaya koymaktadır.”