Sokak köpeklerinin uyutulmasının talep edileceği veterinerler tepkili: Biz yaşatmak için yemin ettik, öldürmek için değil
30 gün içerisinde sahiplendirilmeyen sokak köpeklerinin uyutulmasını kapsayan yasa taslağı üzerindeki çalışmalar sürüyor. Veterinerler, meslektaşlarından kimsenin bile isteye hayvan öldürmeyeceğini savunurken, Veteriner Hekimler Odası, zorlamaya maruz kalacak veterinlerin hukuken yanında olacaklarını söylüyor.
“Hayvanları nasıl uyutmayı düşünüyorlar?
Amerika’daki gibi yüzlerce hayvanları vahşice gaz odalarına mı tıkacaklar?
Yoksa her hayvanı teker teker yakalayıp itlaf mı edecekler?
Teker teker yakalanacaksa kısırlaştıralım geri salalım.
Bunca hayvanın öldürülmesi serbest çalışan veteriner hekimlere yıkılacaksa şayet; biz yemin ederken hayvanı yaşatmak için yemin ettik, öldürmek için yemin etmedik.”
Ankara’da veterinerlik yapan İlker beyin, üzerinde çalışılan ve sokak hayvanlarının bir kısmını uyutmayı kapsayan yasa taslağı çalışmalarına isyanı bunlar.
25 yıllık meslek hayatında uyutmak zorunda kaldığı hayvan sayısının 10’u geçmediğini söylüyor ve ekliyor:
“Hangi durumlarda ötenaziye başvurmak zorunda kalıyoruz? Örneğin hayvan kanserdir. Acı çekiyordur, yapılacak hiçbir şey kalmamıştır. Uyutmak, o hayvanın acısına son vermek için yapılan bir işlemdir. Hatta bazı hekimler ‘Ben bunu yapamam, bunu yapacak başka kliniğe götürün’ dâhi der.”
“Belediyelerde çalışan meslektaşlarımız da hayvanları kurtarmak için çabalıyorlar” diyen tecrübeli hekim siyasilerin konuşurken sanki “öldürmek bedavaymış” gibi konuşmalarını eleştiriyor:
“Birincisi bir canlının hayatının maddi bir karşılığı olamaz. İkincisi şayet konu maliyetlerse hayvanı yakalamak için de yine aynı para harcanacak. Uyutma operasyonu da kısırlaştırma operasyonuyla aynı fiyata denk geliyor zaten.”
Ankara Veteriner Hekimler Odası Başkanı Ahmet Baydın da “Biz eğitimimiz yaşatmak üzerine alıyoruz, öldürmek üzerine almıyoruz” diyor.
Hiçbir veterinerin uyutma işlemini zorla yapmayacağını aktaran Baydın, “Zorlandıkları takdirde, gerek Türk Veteriner Hekimler Birliği gerekse bölge odalarımız olarak biz meslektaşlarımızın hem manevi hem de hukuksal olarak sonuna kadar yanlarındayız” diyor.
Mancacılardan Hayırsız Ada’ya…
Yerkürenin tarihi her ne kadar insan ve hayvanın hayatta kalma mücadelesi üzerine yazılmış olsa da konu, hayvanlarla birlikte yaşamak olunca, Anadolu insanı için yazılmış sayfalar genelde örnek hikayelerle dolu.
1800’lerin ikinci yarısında İngiltere parlamentosunda atlara iyi davranılması hakkında sunulan bir yasa tasarısı “yakında sıra eşeklere, kedi köpeklere gelecek” sözleriyle kahkahalar eşliğinde reddedilirken, Sultan Abdülmecid, Osmanlı’da atların cuma günü çalıştırılmaması, dinlenmesi emrini veriyordu.
İhtiyaç sahibi insanlara aşevleri açan Osmanlı, hayvanların bakımı için ise “mancacıları” görevlendirmişti. Kelime kökü, İtalyanca “yemek” anlamına gelen “mangiare”den gelen mancacıların görevi sokak hayvanlarını beslemekti.
Batı ülkelerinden Anadolu’ya gelen seyyahlarının hemen hepsinin kalemi, bilhassa İstanbul’da insanların, sokak hayvanları ile nasıl uyumlu şekilde yaşadıklarını yazardı.
1800’lü yılların sonlarından 1900’lü yılların başlarına kadar İstanbul’da yaşayan Fransız doktor Paul de Régla, Müslümanların köpekleri evlerine sokmadıklarını ve onları okşamadıklarını, ama özgürlüklerine saygı gösterdiklerini, onlara hiçbir zaman vurmadıklarını, sofra artıklarıyla beslediklerini, oysa Hıristiyanların sadece zaman geçirmek için onlara eziyet ettiğini anlatır.
Hayvan hakları tarihinin kara lekesi: Hayırsız Ada
“Aynı dünyayı paylaşıyoruz” kabulü, Anadolu’da insanlar ve hayvanlar arasında yüzyıllar önce atılmış, yazılı olmayan bir anlaşma. Ancak anlaşmanın bozulduğu, bu toprakların hayvanlar için cehenneme dönüştüğü zamanlar da yok değil.
19’uncu yüzyıl başlarına geri dönelim.
Hayvanlara düşkünlüğü ile bilinen Sultan II. Abdülhamid döneminde, ne elçiliklerin şikayetleri ne Kaiser II. Wilhelm’in 1889 yılında İstanbul’a yaptığı ziyaret dâhi sokak köpeklerini toplatmaya yeterli olmamıştı.
Köpeklerin itlaf edilmesi talebini reddeden II. Abdülhamid, dünyadaki üçüncü kuduz enstitüsünü de İstanbul’da kurdurmuştu.
Ancak Abdülhamid’in tahttan indirilmesi, sokak köpekleri için bir dönemin sonu oldu. O döneme kadar şehirdeki güvenliğin önemli bir bileşeni olan köpekler, bir süre sonra “modernleşme” endişesiyle sorun olarak görülmeye başlandı.
Milli Savunma Üniversitesi Öğretim Üyesi Dr. Demet Cansız’ın “II. Meşrutiyet Döneminde Hayvan Hakları” başlıklı makalesinde de yer verdiği gibi 19’uncu yüzyılda değişen şehircilik anlayışıyla birlikte köpekler kentteki aslî unsur olmaktan çıktı. Avrupa kentlerine benzetilmek istenen İstanbul köpeklerden arındırılmalıydı. Çünkü şehirlerde köpeklerin varlığı, “yoksulluk, derbederlik, şarklılık” anlamlarına geliyordu.
1910 yılına gelindiğinde dönemin İstanbul Belediye Başkanı Suphi Bey İstanbul’daki sokak köpeklerinin toplatılması emrini verdi. Toplanan köpekler, öncelikle Topkapı dışındaki hendeklerde tutuldu. Ancak gelen şikayetler sonrası, bugün Sivriada olarak da bilinen Hayırsız Ada’ya gönderilmelerine karar verildi.
Belediye görevlileri, buraya nakledilen köpeklerin bakımını üstlense de verdikleri su da ekmek de yeterli olmadı. Etle beslenmeye alışık hayvanlar, bir süre sonra açlıktan birbirlerini yemeğe başladı. Bazı tarihçiler, köpeklerin uluma seslerinin İstanbul’un kıyılarına kadar ulaştığını yazar.
Veteriner Hekimler Derneği: Türkiye’de 6,5 milyondan civarı sahipsiz köpek olduğu tahmin ediliyor
Günümüze dönelim…
113 yıl sonra tarihin belki de gerçekten tekerrür edeceği eşikteyiz.
Bu sefer “modernleşme” endişesinden çok daha fazlasıyla hem de: İnsan hayatı.
Nüfusu son yıllarda hızla artan sokak köpeklerinin özellikle çocuk ve yaşlılara yönelik saldırıları, iktidarı da harekete geçirmiş durumda.
Türkiye Veteriner Hekimler Derneği’nin, 2023 tarihli “Sahipsiz Sokak Hayvanları Raporu”na göre Türkiye’de 6,5 milyondan civarı sahipsiz köpek varlığı tahmin ediliyor.
Raporda Türkiye’de her yıl, 200 binden fazla insanın sokak köpekleri tarafından saldırıya uğradığı ifade ediliyor.
Adalet Bakanlığı, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı, İçişleri Bakanlığı ve Tarım ve Orman Bakanlığı tarafından hazırlanan ve mayıs ortasında Cumhurbaşkanlığı’na sunulan etki analiz raporda sokak köpeklerinin yarattığı sorunlar şöyle sıralandı:
-Kadınlar, çocuklar, yaşlılar ve engelliler başta olmak üzere insanların günlük yaşantılarının kısıtlanması, trafik kazalarının yaşanması,
-Vatandaşların sokaklarda hayvan besleyen kişilerle kavga etmeleri sebebiyle toplumsal huzursuzluk yaşanması,
-Çiftlik hayvanlarının telef olması,
-Devlet kurumlarına güvenin azalması.
Söz konusu raporda göre son 5 yılda hayvana çarpma nedeniyle gerçekleşen 3 bin 534 trafik kazasında 55 kişi yaşamını yitirdi, 5 bin 147 kişi yaralandı.
Raporda ayrıca, son 20 yılda 4 milyonu aşkın kuduz riskli temas, 30 adet kuduz vakasının meydana geldiği bilgisi verildi. Ekotürk’ün konuştuğu veteriner hekimler, kedi tırmalamasında dahi insanların, kuduz endişesi ile hastanelere başvurduğunu, dolayısıyla bunların da “kuduz riskli temas” olarak kaydedildiğini ifade ediyor.
Tarım ve Orman Bakanı İbrahim Yumaklı, 27 Mayıs’ta Twitter hesabından yaptığı paylaşımda evcil hayvanlar da dahil olmak üzere 2018-2022 yılları arasında kuduz riskli temas sayısı ortalama 267 bin iken, 2023 yılında bu sayının yakın 438 bine çıktığını söyledi.
“Köpeklerin uyutulmasını kapsayan taslak için son bir ay”
Temmuz 2021’de kabul edilen Hayvanları Koruma Kanunu’nda yapılacak değişiklikle ilgili çalışmalar da bu verilere dayandırılarak yürütülüyor.
Bu değişikliğe göre başıboş sokak köpekleri önce barınaklara alınarak, internette duyurma suretiyle sahiplendirilmeye çalışılacak. 30 gün boyunca sahiplenilmeyen köpekler, iğne ile ilaç verilerek uyutulacak.
AK Parti kanadından yapılan açıklamalara göre çalışmaların 15 gün içerisinde tamamlanması, daha sonra Meclis’e gelmesi, TBMM 1 Temmuz’da kapanmadan da yasalaşması hedefleniyor.
Hangi parti ne diyor?
Binlerce, belki milyonlarca köpeğin, nefes alan canlıların hâlâ nefes alabiliyorken öldürülmesinden bahsediyoruz. Elbette ki hayvanseverlerin de siyasilerin de tepkileri giderek büyüyor.
Meclis’teki partilerden AK Parti ve MHP, sokak hayvanlarının uyutulmasına açık bir şekilde destek veriyor.
CHP, DEM Parti, Türkiye İşçi Partisi, Yeniden Refah Partisi, Emek Partisi, Saadet Partisi, Demokrat Parti ise net bir şekilde karşı çıkıyor. DEVA Partisi ve Gelecek Partisi’nin kapsamlı bir kısırlaştırma seferberliğini içeren, uyutma kapsamayan teklifleri bulunuyor.
Ankara’da durum nasıl?
Diğer şehirlerde olduğu gibi Ankara’da da sokak köpeği sayısı net değil.
2019 yılında Ankara Büyükşehir Belediye Başkanlığı Sağlık İşleri Dairesi’nin eski Başkanı Enver Baysa’nın bir röportajına denk geldim.
Kendisi Ankara’da toplam 91 bin 664 köpek, 41 bin 845 kedi olmak üzere, 133 bin 509 sokak hayvanı bulunduğunu aktarmış.
Ankara Veteriner Hekimler Odası Başkanı Ahmet Baydın’a göre ise söz konusu sayı, 3-4 kat daha fazla olabilir.
Ekotürk’e konuşan Baydın’ın açıklamasına göre Ankara’da 21 adet hayvan barınağı var. Buralarda barındırılabilecek toplam sokak hayvanı kapasitesi ise 10 bine yakın.
Sadece büyükşehire bağlı Sincan ve Gölbaşı’nda iki barınak bulunuyor. Bir üçüncüsü Karataş’a yapılacak. Bunun dışında da iki ayrı sağlık merkezi bulunuyor. Ve de bir mama üretim tesisi.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin yönetimi 2019’da değiştikten sonra kısırlaştırma operasyonları da hız kazandı.
ABB verilerine göre, 2014-2019 yılları arasında 26 bin 384 sokak hayvanı (kedi-köpek toplam) kısırlaştırılmışken; 2019-2023 arasında 79 bin 714 hayvanın kısırlaştırılması tamamlandı. Eski döneme kıyasla yaklaşık 3 kat fazla bir artış var.
Bunun yanında Ankara Büyükşehir’in e-pati uygulaması bulunuyor. ABB’nin e-pati internet sitesi üzerinden kısırlaştırma randevusu alınabiliyor.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’ne bağlı Sahiplendirme Merkezi, Gölbaşı Geçici Hayvan Bakımevi ve Sincan Geçici Hayvan Bakım Evlerine bulunan hayvanlardan sahiplenme yapabiliyorlar. Barınaklar Salı, Perşembe, Cumartesi, Pazar günleri 13.00 – 15.00 arasında ziyaretçi kabul ediyor.
ABB’nin bütçesi 20 milyon lira azaldı
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bütçesine baktığımızda, başıboş hayvan barınakları, köpek eğitim merkezi, evcil hayvanlar sağlık merkezi yapımı için 2023’te toplamda 50 milyon lira ayrılmıştı. Bu miktar, 2024’te 30 milyon liraya düşürüldü.
Ankara Veterinerler Odası Başkanı Ahmet Baydın’a göre bu bütçenin tamamı da kullanılsa yetmeyebilir. Dolayısıyla sokak hayvanları ile ilgili sorun, yalnızca belediyeler üzerine yıkılmamalı. Merkezi yönetim, yerel yönetimler, özel veterinerler ve veterinerlik fakülteleri ile birlikte çalışmalı.
Aralık ayı başında Keçiören’de bir çocuğun köpek saldırısında yaralanması sonrası Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş, bir açıklama yapmış, sahipsiz köpeklerle ilgili hayvanseverlerin de sorumluluk alması gerektiğini belirterek, “Destek oluruz, sahiplensinler. Sahipsiz hayvan olmaz” demişti.
Hayvanseverlerin fikirlerine saygı duyduğunu söyleyen Mansur Yavaş, “O kadar çok popülasyon arttı ki Türkiye’de ilk defa kendi imkanları dışında kısırlaştırma ihalesi açan belediyeyiz. 13 klinikle anlaştık. Dişiler kısırlaştığında bir hafta kalması gerekiyor. Erkek olanlar hemen sokağa tekrar bırakılabiliyor ama bu popülasyonda bu şekilde sadece kısırlaştırmayla bunun önünü almanın imkânı yok” değerlendirmesinde bulunmuştu.
ABB Başkanı ayrıca, barınakları gönüllülere teslim edebileceğini, böyle bir durumda masrafları belediyenin karşılayabileceğini aktarmıştı:
“Yani gerçekten sevenler gelsin, masraflarını biz karşılayalım, orada istedikleri gibi baksınlar ve ilgilensinler. Bu popülasyonla başka türlü baş etmek mümkün değil.
Peki ne yapılmalı?
Bu kadar hassas bir konuda atılması gereken öncelikli adım, iki tarafın da birbirini can kulağı ile dinlemesi. Zira bir canlının nefesini kesmek bu kadar kolay olmamalı.
İkinci olarak hayvanlara karşı derin korku besleyenlere “korkmayıver” denilip kestirip atılmamalı. Çocuğunun yüzü parçalanan ebeveynlerin bu acıları küçümsenmemeli.
Üçüncü ve en önemlisi, 20 küsur yıldır yapılması gerekenler yapılmadı diye suç, köpeklere atılmamalı.
Kedi, köpek gibi evcil hayvanlara çip takılarak dijital kimlik sistemi getiren, ev hayvanlarını terk edenlere yaptırımlar öngören Hayvanları Koruma Kanunu Temmuz 2021’de yürürlüğe girmişti.
Bu kanuna göre belediyelere, üç yıl süreyle hayvan bakımevleri kurmak ve rehabilitasyon işlemlerini gerçekleştirmek için kesinleşmiş en son bütçe gelirlerinin binde 5’i oranında kaynak ayırma zorunluluğu getirilmişti. Büyükşehirler için bu oran binde 3. Ancak bu oranların ne kadarının kullanıldığı net değil.
Neler yapılmadı?
Kanundaki bir diğer önemli madde ise; Nüfusu 75 bini aşan il, ilçe belediyelerine 31 Aralık 2022, nüfusu 25 ile 75 bin arasında olan diğer belediyelere ise 31 Aralık 2024 tarihine kadar hayvan bakım evi kurma zorunluluğu getirilmiş olması.
Türkiye Veteriner Hekimler Derneği’nin verilerine göre tüm yerel yönetimler tarafından kurulmuş toplam 91 bin 955 hayvan kapasiteli 254 adet hayvan bakım evi bulunuyor. Ülkedeki toplam ilçe sayısı ise 922.
Bunun yanında 2019 yılında Meclis’te bir Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu kurulmuştu. Bu komisyon bir rapor hazırlamış, uyutma meselesi, yalnızca hasta ve tedavi edilemez hayvanlar ve kontrolü mümkün olmayan birtakım hayvanlarla sınırlandırılmıştı.
Daha da önemlisi tüm siyasi partiler, bir hayvan hakları fonu kurulması konusunda hemfikirdi.
Bu fonun kaynağını neler oluşturacaktı?
Belediyelerin aldıkları emlak, çevre, temizlik vergilerinden aktarılacak paylar, at yarışından, Milli Piyango gibi şans oyunlarından aktarılacak paylar ve idari cezalardan aktarılacak paylarla, bağışlardan oluşacaktı. Fonda biriken para da barınaklarda ve kısırlaştırma operasyonları için kullanılacaktı. Ancak bu fon da hayata geçmedi.
CHP Genel Başkanı Özgür Özel, 23 Mayıs’ta yaptığı açıklamada Hayvan Hakları Araştırma Komisyonu’nun hazırladığı raporu hatırlatarak, “Bugün tasarruf tedbirleri söz konusu olunca ‘efendim biz parayı seçim ekonomisine harcadık, bu köpekleri uyutalım’ derseniz bunun tutarlı bir tarafı yok. Bizim yaklaşımımız Meclis’in kendi raporuna sahip çıkması ve bu fonun mutlaka kurulması yönündedir” ifadelerini kullanmıştı.
Murat Kurum, 2021’de “‘Hayvanları itlaf edelim’ doğru değil” demişti
Sokak hayvanları ile ilgili düzenlemeler yeni değil.
AK Parti İstanbul Milletvekili Murat Kurum, Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı yaptığı 2021’de 81 ilin valilik ve belediyelerine sokak hayvanları ile ilgili bir genelge göndermişti. Bu genelgede tehlike arz eden hayvanlar için dâhi uyutulma seçeneği konulmamış, ise ‘tasma ve ağızlık’ zorunluluğu getirilmişti.
Kurum’un açıklamasına göre belediyelerle iş birliği yapılacak, gerektiğinde hazine arazilerinin tahsis edilmesi suretiyle barınak sayısı artırılacaktı.
Kurum, hayvanların bakım ve tedavilerinin eksiksiz yapılacağını da vurgulayarak, “İller Bankası Genel Müdürlüğü ile gerekli destek sağlanacak. Belediyelere diyoruz ki, ‘Başı boş hayvanları rehabilite etmeliyiz. Başıboş tehlikeli olmayan hayvanlarımızı da aşısı yoksa aşılarını yapalım, hastalık söz konusu mu değil mi bakalım ve tedavi uygulayalım, kısırlaştıralım.’ Kanun ‘aldığın yere bırak’ diyor. Gerekeni yapalım” ifadelerini kullanmıştı.
O dönem yaptığı açıklamada hayvanları da insanları da korumak gerektiğine vurgu yapan Murat Kurum, sokak hayvanlarının aç kaldığı için etrafa zarar verdiğini hatırlatmış ve şunları söylemişti:
“Belediyelerimiz alanlar belirleyerek, beslenme noktası oluştursun. Bu noktalarda 7 gün 24 saat düzenli beslenme sağlamak çok önemli. Bu şekilde sokakta sahipsiz hiçbir tehlikeli hayvan olmasın. Zaten sokak hayvanları rehabilite edildikten ve beslenmeleri sağlandıktan sonra zarar vermeyecektir. ‘Hayvanları itlaf edelim’ doğru değil.”
Bir köpeğin ömrü ortalama 15 yıl. Dolayısıyla yüksek kalitede bakım evleri, barınaklar, hayvan hastanelerinin kurulması, kısırlaştırma operasyonlarının tamamlanması geçtiğimiz 10 -15 yıl içerisinde çoktan tamamlanabilirdi.
Daha da önemlisi yeterli veteriner kadrosunun istihdam edilmesiydi. Hatta veteriner hekimlere bile gelmeden; bugün veterinerle konuştuğumuzda belediyelerin hayvan yakalama aparatlarının bile eksik olduğunu söylüyorlar.
Köpeği uyutmak ve kısırlaştırmak aynı fiyata denk geliyor
Söz konusu yasanın hazırlanmasındaki en önemli motivasyon, insan sağlığı, çocukların güvenliği ve köpek saldırıları sonrası gelen şikayetler.
Diğer bir neden ise maliyetler. Hatta maliyetlerle ilgili Cumhurbaşkanlığına bir rapor sunulduğu geçtiğimiz günlerde basına yansımıştı.
Rapora göre son beş yılda iç piyasada 36 milyar liralık köpek maması üretildi, 48 milyar liralık köpek maması ithalatı yapıldı.
Ekotürk’ün konuştuğu veteriner ve hayvan hakları savunucuları, kaliteli sayılabilecek bu mamaların büyük kısmının evcil hayvanlar için tüketildiğini, barınaklarda genelde restoran artıkları ya da birden fazla gıdanın karıştırıldığı mamaların kullanıldığını söylüyorlar.
Ankara Büyükşehir Belediyesi’nin bu kapsamda 2020’den bu yana yürüttüğü “Arta Kalan Gıda Toplama Projesi” bulunuyor. Belediye, pastane, kafe ve restoranlardan topladığı artık yiyeceklerle sokak hayvanlarının beslenme ihtiyacını karşılıyor. Projeye atılmak isteyen işletmeler, Ankara Büyükşehir’i arayarak yemek artıklarını verebiliyor.
Raporda ayrıca, bir köpeğin aylık beslenme ve bakım giderlerinin yaklaşık 3 bin 500, bir köpeğin yakalama maliyetinin yaklaşık 1.500, bir köpeğin kısırlaştırma maliyetinin ise yaklaşık 630 lira olduğu belirtildi.
Bu konuyu da Ekotürk’e açıklayan özel klinikler, belediyelerin devlet kurumu olduklarını ve bünyelerinde maaşlı veterinerler çalıştırdıkları için kısırlaştırmada yalnızca ilaç maliyetleri hesaplandığını hatırlatıyor.
Yakalama işlemleri için ise belediye bünyesinde bir ekip istihdam edilmiyor. İhale yoluyla dışarıdan hizmet alınıyor. Zira diğer türlü, yakalama maliyetinin kısırlaştırmadan pahalı olması mümkün değil.
Özel kliniklerde erkek köpeklerin kısırlaştırması kilolarına göre 4 bin liradan, dişi köpeklerin 6 bin liradan başlıyor.
Uyutulma maliyetleri de bundan farksız değil. Ankara Veteriner Hekimler Odası’nın açıklamasına göre uyutma maliyetleri de kısırlaştırma ile denk ücrette.
Veteriner Hekimler Derneği Başkanı Gülay Ertürk’ün ANKA’ya yaptığı açıklamaya göre 6 aylık bir süre içerisinde sokak köpeklerinin yüzde 70’ini kısırlaştırdığınızda, mevcut köpek sayısını kontrol altına almak mümkün.
Ekotürk’e konuşan Ankara Veteriner Hekimler Odası Başkanı Ahmet Baydın da kısırlaştırma seferberliğinin en net sonuçlarının 3 ila 5 yıl gibi bir sürede alınabileceğini söylüyor.
(Haber: Gökçen Tuncer)