Türkiye’de kronikleşen sorun: Asgari ücret, açlık sınırı duvarını aşamıyor
Türkiye’de asgari ücretin açlık sınırının altında seyretmesi, gelir adaletsizliği ve toplumsal sorunları derinleştiriyor. Açlık sınırı, Türk-İş verilerine göre 2024 yılı Ekim ayında 20.478 TL’ye yükselirken, asgari ücret ise 17.002 TL’de sabit kaldı. Prof. Dr. Zahide Yıldız Onaran, bu durumun sosyal huzursuzluklara ve üretkenlik kaybına yol açtığını belirterek, enflasyonun kontrol altına alınması ve sosyal devlet anlayışının güçlendirilmesi gerektiğini vurguladı. Çözüm olarak ise liyakat temelli politikalar, eşitlikçi ekonomik düzenlemeler ve hukuk güvenliğinin sağlanmasını önerdi.
Asgari ücret ve açlık sınırı üzerine devam eden tartışmalar, Türkiye’de ücretli çalışanların yaşam mücadelesine dair önemli sorunları da gündeme getiriyor. Bu sorunlara verilen yanıtlar ise gelir ve sosyal adaletsizliğin ne kadar derinleştiğini gösteriyor.
Türkiye’de asgari ücretin açlık sınırına göre seyri, enflasyon oranlarının hızlı yükselişiyle birlikte önemli bir tartışma konusu. 2024 yılı itibarıyla brüt asgari ücret 20.002,50 TL, net asgari ücret ise 17.002,12 TL olarak belirlenmiş durumda. Bu maaşın işverene maliyeti ise 23.550,94 TL olarak hesaplanıyor. Türk-İş’in verilerine göre de 2024 yılı Ekim ayında açlık sınırı 20.478 TL’ye, yoksulluk sınırı ise 70.875 TL’ye yükseldi. Bu tablo, çalışanların ve emeklilerin geçim mücadelesinin ne denli zorlaştığını ortaya koyarken özellikle asgari ücretle çalışanların maaşları, açlık sınırının altında günbe gün eziliyor.
Özellikle 2022 yılından itibaren, asgari ücretin açlık sınırının altında kalması kronikleşmiş bir sorun haline geldi. 2022-2024 yıllarında arasında asgari ücrete yapılan zamlar, hızla artan yaşam maliyetleri karşısında yetersiz kalırken enflasyonun etkisiyle açlık sınırı ile asgari ücret arasındaki fark da giderek büyüdü.
2020-2021 DÖNEMİ
2020 yılının Ocak ayında asgari ücret 2.324 TL iken, açlık sınırı 2.219 TL olarak belirlendi. Ancak, mart ayından itibaren açlık sınırı, asgari ücreti geçerek temel gıda harcamalarını karşılamakta zorlanan çalışanlar için zor bir dönemin başlangıcını işaret etti. Yıl sonunda açlık sınırı 2.590 TL’ye çıkarken, asgari ücret ise sabit kaldı. 2021 yılında asgari ücret 2.825 TL olarak belirlenirken, açlık sınırı ile arasındaki fark da hızla eridi ve mayıs ayında açlık sınırı, asgari ücreti geçerek 2.830 TL’ye ulaştı. Yıl sonunda ise açlık sınırı 4.013 TL’ye yükseldi.
2022’DE DURUM DAHA DA KÖTÜLEŞTİ
2022 yılı, asgari ücretli çalışanlar için daha da zor bir yıl oldu. Ocak ayında asgari ücret 4.253 TL olarak belirlenirken, açlık sınırı da 4.250 TL’ye çıktı ve aynı seviyeye geldi. Şubat ayında ise açlık sınırı tekrar asgari ücreti geçti. Temmuz ayında yapılan zamla asgari ücret 5.500 TL’ye yükseltilse de, açlık sınırı 6.840 TL’ye çıkarak aradaki farkı artırdı. Yıl sonunda açlık sınırı 8.130 TL’ye ulaşırken, asgari ücret ile arasındaki fark 2.630 TL oldu.
2023 VE 2024’TE FARK BÜYÜDÜ
2023 yılında, ocak ayında belirlenen asgari ücret 8.506 TL iken, açlık sınırı 8.864 TL’ye yükseldi ve asgari ücret yine açlık sınırının gerisinde kaldı. Temmuz ayında yapılan zamla asgari ücret 11.402 TL’ye çıksa da, bu da yeterli olmadı. 2024 yılına girildiğinde asgari ücret 17.002 TL’ye çıkarıldı, ancak açlık sınırı nisan ayında 17.725 TL’ye yükseldi. Temmuz ayında ise asgari ücrete zam yapılmadı. Ekim ayında açlık sınırı 20.432 TL’ye çıkarak, asgari ücret ile arasındaki farkı %20’nin üzerine çıkardı.
ÇALIŞANLARIN BÜYÜK BİR KISMI ‘ASGARİ ÜCRETLİ’
Türkiye’de toplam ücretli çalışanların büyük bir kısmını asgari ücret ve asgari ücretin biraz üzerinde maaş alanlar oluşturuyor. TÜİK, Ocak 2024 tarihli raporunda ücretli çalışan sayısını 15 milyon 22 bin 900 kişi olarak açıkladı. SGK verilerine göre de asgari ücretle çalışanların sayısı 7-7,5 milyon civarında olurken asgari ücret ve asgari ücretin biraz üzerinde maaş alan toplam çalışan sayısı ise 13 milyon kişi.
Sosyal Güvenlik Kurumu (SGK) verilerine göre, Şubat 2024 itibarıyla toplam 25 milyon 96 bin 600 aktif sigortalı çalışan bulunuyor.
Bu çalışanlar ise sigorta statülerine göre şu şekilde dağılıyor:
SSK (4a): 18 milyon 400 bin 671 kişi
Bağ-Kur (4b): 3 milyon 44 bin 555 kişi
Emekli Sandığı (4c): 3 milyon 651 bin 374 kişi
DEVLETTEN AYLIK ALANLARIN TOPLAM SAYISI 16 MİLYON
Bunun yanı sıra, emekli sayısı da oldukça yüksek seviyelere ulaştı. Memur emeklileri 2,5 milyon kişiyi bulurken, kamu ve özel sektör emeklilerinin toplamı 16 milyon kişiye ulaşıyor. Devletten aylık alanların toplam sayısı ise 16 milyon 437 bin kişi.
2024’ün ilk yarısı ve iki ek ay (temmuz-ağustos) boyunca devlet tarafından sosyal güvenlik kapsamında yapılan toplam ödeme 1 trilyon 428 milyar TL oldu. Emeklilere yapılan ödemelerde en düşük aylık alanların sayısı 4 milyon kişiye ulaşırken bu aylık tutarı ise 12.500 TL olarak belirlendi. Emekli aylığı alan toplam kişi sayısı ise 11 milyon 826 bin. Dul ve yetim aylığı alanların sayısı da 4 milyon 278 bin olarak kaydedildi.
Türkiye’de asgari ücretin açlık sınırının altında seyretmesi, hem ekonomik hem de toplumsal anlamda derinlemesine sorunlara yol açarken İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi’nden Prof. Dr. Zahide Yıldız Onaran, bu durumun uzun vadede ekonomik ve toplumsal etkilerini Ekotürk’e değerlendirdi.
“SOSYAL SAĞLIĞIN BOZULMASINA NEDEN OLUYOR”
İktisatçı Zahide Yıldız Onaran, açlık sınırı ve yoksulluk sınırının net bir şekilde tanımlanması gerektiğini söyledi. Açlık sınırının, bireylerin sağlıklı bir şekilde beslenebilmesi için gerekli olan gıda harcamalarını kapsadığını vurgulayan Onaran, yoksulluk sınırının daha geniş bir kavram olduğunu, zorunlu diğer harcamaları da içerdiğini ifade ederek, bu iki sınır arasındaki farkın ülkenin kalkınma düzeyinin ve sürdürülebilir büyümesinin önemli göstergelerinden biri olarak kabul edildiğini aktardı.
Asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasının, üretkenliği ve verimliliği olumsuz etkileyerek toplumsal huzursuzluklara yol açabileceğine dikkat çeken Onaran, “Açlık sınırının altında kalan ücretler, bireylerin temel ihtiyaçlarını karşılayamamasına ve sosyal sağlığın bozulmasına neden olur. Bu durum cinayetler, sağlık sektöründe şiddet ve kadın-çocuk ölümleri gibi toplumsal sorunları tetikleyebilir.” diye konuştu.
“SOSYAL GERİLİMLER ARTACAKTIR”
Prof. Dr. Zahide Yıldız Onaran, Türkiye’de uygulanan politika eksikliklerine de vurgu yaparak, “Doğru politikaların uygulanmaması ve zamanında gerekli tedbirlerin alınmaması, ücretlerin açlık sınırının altında kalmasına neden oluyor. Ülke ekonomisi bu durumu düzeltmeyip, emeğe yüklenmeye devam ettikçe, toplumda sosyal gerilimler artacaktır.” ifadelerini kullandı.
“LİYAKAT EKSİKLİKLERİ DURUMU DAHA DA DERİNLEŞTİRİYOR”
Asgari ücretin açlık sınırının altında kalmasının bir başka nedeni olarak da yüksek enflasyon oranları ve gelir dağılımındaki eşitsizlik gösterilirken, üretim maliyetleri, ekonomideki dengesizlikler ve düşük gelir düzeyleri, asgari ücretin daha da geriye düşmesine yol açıyor. Onaran, ekonomi politikalarında toplumun tüm kesimlerini kapsayan bir yaklaşımın önemini vurgulayarak, “Türkiye’de liyakat eksiklikleri ve yetersiz ekonomik düzenlemeler bu durumu daha da derinleştiriyor.” değerlendirmesini yaptı.
PEKİ ÇÖZÜM NE?
Asgari ücretin kalıcı olarak açlık sınırının üzerinde tutulabilmesi için çözüm önerilerine de paylaşan İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi Öğretim Üyesi Prof. Dr. Zahide Yıldız Onaran, sosyal devlet anlayışının güçlendirilmesi, enflasyonun kontrol altına alınması ve üretim maliyetlerinin dengelenmesi gerektiğini savundu. Ayrıca, eğitim ve sağlık hizmetlerinin herkes için eşit bir şekilde sunulmasının, toplumun genel refahını artırarak sürdürülebilir kalkınmayı destekleyeceğini ifade etti.
Onaran, “Bu hedefler doğrultusunda adalet, hukukun sağlamlaştırılması ve demokrasiye olan güvenin pekiştirilmesi gerek. Böylece, vatandaşlar sadece temel ihtiyaçlarını karşılamakla kalmayacak, aynı zamanda toplumsal huzur ve refah da sağlanacaktır.” diye konuştu.
Haber: Remzi Akkök