ORTAK KÜRESEL ÇABA ŞART, AMA LİDERLİK YOK
Hiçbir ülke tek başına ne bu korona salgınının yol açtığı tahribatı tamir edebilir, ne de onunla ve sonrasında gelecek artçı depremlerle baş edebilir. Sadece iyi kalibre edilmiş, muazzam bir çaba ile küresel ticaret ve yatırım sistemini etkili bir şekilde onarabilir, ekonomik ve politik olarak değişen güç dengesini yansıtan yeni dengeyi geri yükleyebilir, öncelikle küresel toplumun dezavantajlı kesimlerini destekleyebilir, daha büyük uluslararası işbirliğini teşvik edebiliriz.
Çözüm yönünde ortak bir çabanın gereken hızda başlatılamayacağını, bunun için acılarımız ve umutsuzluğumuz her yerde büyüyene, sosyal ve siyasal karmaşalar şiddetlenene kadar beklememiz gerektiğini söylemek üzücü. Oysa, geçmişte öğrendiklerimizi masanın üzerine koyup ve gezegenimizin geleceğinin de böylesi bir yaklaşıma bağlı olacağını unutmadan, daha uzlaşıya, ortak menfaatlere dayalı, daha güçlü, dayanıklı bir küresel sistem yaratmamız mümkün.
Tarihin bu kritik dönemecinde Trump, umut vermiyor. Amerika’nın büyümesini, zenginleşmesini sağlayan ve serbest ticareti esas alan liberal ekonomik düzenin uzun bir süredir Amerikan çıkarlarından çok Çin’in çıkarlarına hizmet ettiğini düşünüyor. İçe dönme taraftarı, Kasım’daki seçimlerde yeni seçilmek için ne gerekirse onu yapmaya odaklı.
AB de kendi derdine düşmüş vaziyette, uzun zamandır kendisi liderlik sıkıntısı yaşıyor. Rekabet gücünü kaybediyor, İngiltere’nin çıkışı ile hırpalanacak, küresel nüfuzu çok zayıfladı. Putin, Rusya’yı çöküşten koruyor, ciddi dış politika kazanımları elde etti, içeride ekonominin durumu parlak değil ve uluslararası liderlik anlamında yeterince itibarı yok. Xi Jinping, en vizyoner, donanımlı ve karizmatik lider gibi gözüküyor ama Çin’in küresel liderliği için henüz erken, bu aşamada onun kabullenmesi oldukça zor.
Keşke aklı başında iktidarlar olsa da ortak geleceğimiz üzerine birlikte çalışsalar, işbirliği ve ortaklık mekanizmalarını güçlendirseler ama Trump’ın Çin’e karşı başlatmayı düşündüğü cinsten topyekün saldırı, İran ve Venezuela’ya yardımların engellenmesi, Irak, Suriye ve Libya’da küresel dikkatin dağılmış olmasından istifade çabaları, Rusya’nın kazandığı zemini genişletme yönündeki eylemleri ve de otokratik, baskıcı yönetimlerin güç kazanması ne yazık ki bu konuda iyimser olmamız için fazla umut vermiyor bize.
Batı önderliğinde kurulan siyasi ve ekonomik liberal düzenin tarihsel ritmi yavaşlıyor. İnsanlar artık yeni düzenin, toplumun, ekonominin, teknolojinin şekillendirilmesini sadece devletlere, görünmez güçlere bırakmak istemiyor, kendileri de aktif rol üstlenmek istiyorlar.
Tarihten bildiğimiz önemli bir ders var: Küresel düzenin lideri kendisini geriye doğru çektiğinde, yeni sorumluluklar üstlenmekte tereddüt ettiğinde, yerini boşluğa, istikrarsızlığa, bıraktığında belirsizlikler ve kaos daha da yoğunlaşır, başka güçler harekete geçip o boşluğu doldurur.
Yükselen yeni oyunculara yer açılmaz, önleri kesilmeye devam edilir, ekonomik savaş enstrümanları daha sık kullanılır ise dünya düzeninde doğrudan sıcak çatışma riskleri daha da artacak gibi görünüyor.
Herkesin beklediği yeni bir doğa dostu, sağlıklı, çatışmasız, hakkaniyete uygun küresel finans, enerji, ticaret, jeo-politik düzeni kurmak harika bir şey, ama öyle sanıldığı kadar kolay değil. Düzenin mevcut silahşörleri, rantını paylaşanlar, ideologları yerlerinden kımıldamak, yeni yükselen güçlere yer açmak, özveride bulunmak, büyük uzlaşıya yanaşmak istemiyor.
Belki de hiçbir şey yapmamanın suçluluk hissini azaltmak için dünyadaki önemli beyinlerden bir düzine bağımsız insanı bir araya getirerek, geniş çaplı danışmaları da ihmal etmeden, (belki de G-20 veya BM tarafından görevlendirilecek) bir gruba dünyadaki siyasi ve iş dünyasının liderlerine sunulmak üzere cesur ama gerçekçi yeni bir küresel düzen senaryosu hazırlaması istenilmelidir.
En azından zamanı gelince elde hazır malzeme olur liderlerin tartışması, karar vermesi için.