6 ŞUBAT’IN İKİNCİ YILI: DEPREMİN VURDUĞU 11 İLDEN ADANA’DA BİNALAR DA İNSANLAR DA YARALI

6 Şubat depremlerinin vurduğu illerden Adana’da iki yılın ardından durum nasıl? Aradan geçen sürede neler yapıldı, neler yapılamadı? Depremzedelerin ihtiyaçları giderildi mi? Davalar ne durumda? Felaketin ikinci yıldönümde bu soruların yanıtlarını yerinde aradık…
Türkiye’de “asrın felaketi” olarak nitelendirilen 6 Şubat depremlerinin üzerinden iki yıl geçti.
6 Şubat 2023 tarihinde Afet ve Acil Durum Başkanlığı (AFAD) verilerine göre yerel saatle 04:17’de 7,7 büyüklüğünde Kahramanmaraş (Pazarcık) merkezli uzun süren şiddetli bir deprem meydana geldi. Bu depremden yaklaşık 9 saat sonra 13:24’te 7,6 büyüklüğünde Kahramanmaraş (Elbistan) merkezli ikinci bir deprem daha bölgeyi vurdu.
Dokuz saat arayla meydana gelen iki büyük deprem 11 ili etkilerken, tüm Türkiye’yi yasa boğdu. Resmi verilere göre ülke genelinde 53 bin 537 kişi hayatını kaybetti, 107 bin 213 kişi yaralandı.
Depremler, başta merkez üssü Kahramanmaraş olmak üzere Hatay, Kilis, Malatya, Elazığ, Gaziantep, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır, Osmaniye ve Adana’da ağır yıkıma yol açarak Türkiye’nin yakın tarihinin en büyük felaketlerinden biri olarak hafızalara kazındı.
Aynı gün yaşanan iki büyük depremde birçok tarihi yapı da dahil, yaklaşık 40 bin bina yıkıldı; 11 ilde toplam 518 bin konut yıkıldı veya ağır hasar aldı.
Depremlerin ardından başlayan yıkım, yeniden imar ve yargı süreçleri ise halen devam ediyor.
Adana’da felaketin bilançosu
Depremlerin vurduğu 11 ilden bir tanesi de Adana’ydı.
6 Şubat depremlerinin etkisiyle Adana’da 11 bina yıkıldı, 418 kişi enkaz altında kalarak yaşamını yitirdi.
Kahramanmaraş, Hatay, Adıyaman gibi illere nazaran daha az hasarla atlatmış olsa da, Adana’da da depremin yaraları hala taze. İki yılın ardından kentin özellikle belli bölgelerinde yoğun bir yıkım ve imar sürecinin devam ettiği görülüyor.
Muhtar hala öfkeli: “Güzelyalı hem öksüz hem yetim kaldı”
Adana’da en büyük yıkım Çukurova ilçesinde, Güzelyalı mahalllesinde yaşandı. Depremler nedeniyle ilçe genelinde yıkılan 11 binanın çoğu bu bölgedeydi.
En çok konuşulan ve sembol yapılardan biri olan 16 katlı Sami Bey apartmanı da buradaydı. 45 kişinin oturduğu binada yalnızca apartman görevlisi ve çocukları kurtulurken, 40 kişi yaşamını yitirdi.
Adana’da en fazla can ve mal kaybının yaşandığı Güzelyalı mahallesinin o dönem muhtarı olan Göktürk Güngör, ikinci yıldönümünde deprem gününü ve sonrasında yaşananları Ekotürk’e anlattı.
2019-2024 yılları arasında Güzelyalı mahallesi muhtarı olarak görev yapan, 2024 yerel seçimlerinde belediye başkan adaylığı nedeniyle muhtarlık görevinden ayrılan Güngör, 04:17’de meydana gelen 7,7’lik ilk depremin ardından yaşadıklarını dün gibi hatırlıyor.
Sami bey apartmanının hemen yanındaki binada oturan Güngör, “Oranın çığlıklar altında hemen ilk depremde yıkıldığını duyduk. Biz evden apar topar çıktık. Sonrasında ben mahalleyi taramaya gittim. Sami bey ile birlikte çöken iki bina olduğunu gördüm.”
Sabah saatlerine kadar insanların şokla, kurtarma adına pek bir şey yapamadığını anlatan eski muhtar, öğle saatkerinde yaşanan ikinci depremin de etkisiyle mahalleye iş makinalarının ancak akşam saatlerinde ulaşabildiğini, o vakte kadar enkaz altında kalan çoğu kişinin hayatını kaybettiğini söyledi.
İlk müdahalede eksiklik olduğunu ve geç kalındığını ifade eden Güngör, “En fazla hasarı gören Güzelyalı mahallesine hiçbir kurumdan; ne Çukurova Belediyesi ne de Büyükşehir Belediyesi’nden destek gelmedi” diye konuştu.
Aynı zamanda Çukurova Muhtarlar ve Yerel Yönetimler Derneği Başkanı olarak da görev yapan ve hem deprem anında hem de sonrasında sahada aktif çalışan Güngör, “Muhtarlığımız 6 ay geceli gündüzlü açık kaldı, 40 gün boyunca 500-600 kişiye çift öğün yemek verdik. 11 ayrı toplanma merkezinde günlük ulaşım sağladık. Bunları tamamen kendi cebimden karşıladım, hiçbir yardım almadık” diyerek sözlerine devam etti.
Göktürk Güngör, deprem zamanında muhtarı olduğu mahallenin kaderine terk edildiğini söyleyerek, “Güzelyalı hem öksüz hem yetim kaldı” dedi.
Kendi oturduğu bina için depremin ardından yapılan ilk hasar tespit sonucu orta hasarlı raporu verildiğini, ikinci inceleme sonucunda ise binanın “hasarsıza düştüğünü” belirten Güzelyalı mahallesi eski muhtarı, yaptığı itirazların ardından oturduğu binanın orta hasarlı olarak kayda geçtiğini ve güçlendirildiğini aktardı. Güngör, Güzelyalı’da önce 84 olan orta hasarlı bina sayısının daha sonra 20’ye düştüğünü ve raporlara “şüphe ile yaklaştığını” da sözlerine ekledi.
“Ağır hasarlı binaların yüzde 85’i yıkıldı”
İki yılın sonunda halen daha Adana’da yıkılmayı bekleyen binlerce ağır ve orta hasarlı bina var. Bunların yıkım veya güçlendirme işlemleri sürüyor.
Ekotürk’e bilgi veren Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Adana İl Müdürlüğü yetkilileri, ağır hasarlı 3 bin 350 binanın 2 bin 900’ünün yıkımının tamamlandığını, geri kalanların raporlara itiraz edenler ve mahkemelik olanlar olduğunu aktardı.
Verilen bilgiye göre kentte orta hasarlı yaklaşık 4 bin bina var, bunların arasında güçlendirme yapılmaya müsait olanlar azınlıkta, yani büyük çoğunluğunun yıkılması gerekiyor. Henüz yüzde 25’lik bir kısmın yıkımının gerçekleştiği kaydedildi.
Az mı orta mı, hasarlı mı hasarsız mı?
Deprem sonrası en çok konuşulan konulardan biri de, muhtar Göktürk Güngör’ün de işaret ettiği hasarlı-hasarsız raporları ve bunların verilme ya da sonradan değiştirilme süreçlerine ilişkin oldu.
İlk etapta ağır veya orta hasarlı raporu alan bazı binaların daha sonra hasarsıza döndüğü, veya bunun tersi çokça örnek yaşandı.
Bu durum, raporlara ilişkin usulsüzlük endişelerini ve güven problemini beraberinde getirse de, yetkililer depremden hemen sonra “korku ve panik havasında yapılan incelemeler sonucu çıkan raporların” sonraki aylarda bilirkişilerce daha sağlıklı incelendiğinde “hatalı” olduğunun anlaşılmış olabileceğine ve afetin boyutları göz önüne alındığında bunun “normal” olduğuna dikkat çekiyor.
Konuyla ilgili Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı Adana İl Müdürlüğü’nden Ekotürk’e bilgi veren yetkililer, “Depremler sonrası ilk etapta hasar tespit ekibinde ömründe ilk kez deprem görmüş mühendisler vardı, düşünün Karayollarından mühendisler bile geldi. Konunun uzmanları diğer deprem bölgelerine de gitmek zorunda kaldı, yetişemedi çünkü. Hayatında ilk kez hasar tespit yapacak kişiler o dönem her gördükleri çatlak için ağır veya orta hasarlı diye rapor verdi. İlk keşif ve hasar tespit gezisine itiraz edenlere sona yeniden inceleme yapıldı, raporların bazıları o şekilde sonradan değişti.” değerlendirmesinde bulundu.
Yıkımın adresi neden Güzelyalı oldu?
Adana’da depremler sonucu çöken veya ağır hasar alan binaların çoğunlukla Güzelyalı’da bulunması, yıkımın neden bu bölgede yoğunlaştığı sorusunu da akıllara getirmişti.
Kahramanmaraş merkezli depremlerin Adana ili Çukurova ilçesinde bulunan yapılar üzerindeki etkisini inceleyen raporlarda, binaların yıkılması birkaç farklı etkene bağlansa da, bazı ortak özellikler saptandığına dikkat çekiliyor. Bunlar genel olarak; yıkılan binaların 10 katın üzerinde (14 ve 16 katlı binalar) olduğu, binaların 1998 depreminden önce yapılan binalar olduğu, 1998 öncesi hazır beton kullanılmadığı için tüm inşaatlarda doğal agrega kullanılmış olduğu (Betonda kullanılan kum çakıl, dere malzemesi) şeklinde sıralanıyor.
Yayımlanan raporların sonuç bölümündeki ortak nokta, söz konusu binaların depremde yıkılmasında başlıca etkenin inşaat kalitesinin eksikliği ve yetersizliği olduğu, kısacası çürük binaların yıkıldığı şeklinde. Bu da deprem her ne kadar ‘kader planı’ içerisinde yer alsa da, deprem sonucu yaşanan ölümlerin insan eliyle işlenen kasıtlı cinayetlerden farksız olduğu gerçeğini bir kez daha gözler önüne seriyor.
Yeni yönetmelik ne kadar yeterli?
Adana’daki yıkımı Ekotürk’e değerlendiren Çukurova Üniversitesi İnşaat Mühendisliği bölümü başkanı Prof. Dr. Murat Arslan, yıkılan binaların Adana’da ilk yapılan yüksek binalardan olduğununa ve eski yönetmeliğe göre yapıldığına işaret etti.
Söz konusu binalarda hazır beton kullanılmadığını; binaların çoğunun elle hazırlanmış betonla döküldüğünü ifade eden Arslan, “Bunlar Adana’da yapılan ilk yüksek binalar olduğundan statik projesinin tam hazırlandığı kanaatinde değilim. 2018 deprem yönetmeliğinde yüksek binalar için ayrı bir başlık açıldı, ancak eski yönetmelikte bu yok” bilgisini paylaştı.
Eski binalarda özellikle bodrum katlarda su deposu yapılmasından ötürü bodrum katında bulunan demirlerin paslandığına ve bunun ciddi bir tehlike arz ettiğine dikkat çeken Prof. Dr. Arslan, yeni yapılanlarda bodrum kata su deposu yapılmasına izin verilmediğini vurguladı.
Beton sulanmasının (betona su karıştırılması) hayati bir konu olduğuna vurgu yapan Arslan, “Mevcut kanuna göre kontrol sadece beton döküm aşamasında yapılıyor. Beton kalite kontrolü projede yazan değeri sağladıysa tamam, sonrasında bir daha kontrol yapılmıyor. Bunun engellenmesi, değişmesi lazım.” dedi.
Öte yandan yıkıcı depremlere rağmen Adana’da son bir yıldır yüksek bina inşaatı devam ediyor. Depremi takip eden aylarda yüksek binalardan kaçıp az katlı ve bahçeli evlere yönelen Adanalıların yeni çok katlı projelere ilgisinin geri geldiği görülüyor.
Sarıçam’da da yüksek binanın çok olduğuna ancak bu bölgede yıkımın olmadığına dikkat çeken Prof. Dr. Murat Arslan, yeni yapılan binalarla ilgili ‘rahat olunması’ gerektiği görüşünde.
“2018 deprem yönetmeliğine göre yapılmışsa, ki yeni binaların buna göre yapılmamış olması imkansız, içiniz rahat olsun çünkü gerçekten çok sıkı bir kontrol var. Özellikle yüksek binalar deprem esnasında korkutur ama güvenebilirsiniz” diye konuştu.
6 Şubat’tan beri Hatay’a inceleme için sık sık giden Arslan, önemli bir farka daha dikkat çekerek şunları kaydetti:
“Adana’da böyle değil ama Hatay’da kiriş ve döşemeyi, kolonlar sertleştikten sonra yapıyorlar. Halbuki kolon ve kiriş döşemenin eş zamanlı olması lazım, yoksa arada bağlantı yerlerinde soguk derzler oluşuyor. Depremdeki hasarlar da genellikle bundan kaynaklı. Kolon, kiriş döşeme, hepsinin kalıbı aynı anda yapılsa ve betonu yekpare dökülse bu sorun aşılmış olur. İşçilik kolaylığı kadar kültür, çevre şehircilikle ilgili yöresel farklar da etkili.”
İmar kanununda yapılması planlanan yeni değişiklikle bu hususa dair bir standardın da getirileceği konuşuluyor.
Evsiz kalan depremzedeler iki yılda neler yaşadı?
6 Şubat depremlerinin ardından evlerini kaybeden vatandaşların yeni konutlarına geçiş süreçleri de aradan geçen iki yılın ardından sürüyor.
Çevre, Şehircilik ve İklim Değişikliği Bakanlığı tarafından yapılan açıklamaya göre bugüne kadar depremlerden etkilenen 11 ilde 201 binden fazla konut, hak sahiplerine teslim edildi. Yıl sonuna kadar ise bu rakamın toplam 452 bini geçmesi bekleniyor.
Bu kapsamda Adana’da depremlerin ardından yapımına başlanan 11 bin 800 konuttan 6 bin 817’sinin anahtarlarının hak sahiplerine teslim edildiği açıklandı. 2025 yılı sonuna kadar 11 bin 899 konut, 89 iş yeri ve 534 köy evi olmak üzere toplam 12 bin 522 konut ve iş yerinin teslim edilmesi planlanıyor.
Adana’da kısa süre önce yeni evine geçen depremzedelerden biri de, yıkılan 11 binadan biri olan Kubilay Apartmanı’ndan sağ çıkan Fuat Şenyıldız ile eşi Emine Şenyıldız.
Adana’daki en işlek caddelerden biri olan Turgut Özal üzerindeki 13 katlı Kubilay Apartmanı ilk depremde hasar görmüş, ikinci depremin ardındansa tamamen yerle bir olmuştu. Bina, ilk depremden sonra evlerine çıkıp eşyalarını almak isterken ikinci depreme yakalanan iki kişiye mezar oldu.
Çöken apartmanın sakinlerinden Fuat Şenyıldız, Ekotürk’e yaptığı açıklamada ilk depremden sonra kendisinin de cüzdanını almak için dairesine çıktığını ve ikinci depreme yakalanıp enkaz altında kalmaktan kılpayı kurtulduğunu anlattı.
Deprem sırasında Adana Alparslan Türkeş Bilim ve Teknoloji Üniversitesi’nde Yapı İşleri ve Teknik Daire Başkanlığı Şube Müdürü olarak görev yapan Şenyıldız, yıkılan evi ve sonrasında yaşadıkları süreç hakkında da bilgi verdi.
İnşaat alanında hem sahada hem idari pozisyonlarda uzun yıllar çalıştıktan sonra depremin ardından emekli olan Şenyıldız, “Kubilay Apartmanı 1998 Adana depreminde yapım aşamasındaydı. O depremi kaba inşaat halinde atlatmıştı. Biz de o dönem hasarsız diye 2003’te taşındık. Açıkçası öncesinde herhangi bir olumsuzluk görülmemişti.” şeklinde konuştu.
‘Binanın yıkımı sonrası enkaz ve toprak analizlerinin incelendiğini, inceleme sonucunda betonarme yapıda kullanılması gereken beton normlarının çok altında bir beton kullanıldığının ve betonun projeye uygun olmadığının saptandığını’ ifade eden Şenyıldız “Temelde sıvılaşma olduğu, bununla ilgili yapım esnasında herhangi bir önlem alınmadığı görüldü.” ifadesini kullandı.
“Yerel yönetim bizi yalnız bıraktı”
Adana’da depremlerin etkisiyle sadece 11 bina çökmesine rağmen ilk zamanlar çok yalnız ve desteksiz kaldıklarını anlatan Şenyıldız şunları söyledi:
“İlçe veya büyükşehir belediyesinin hiçbir şekilde desteğini görmedik. Evimiz yıkıldıktan, üzerimizdeki kıyafetle kış günü öylece sokakta kaldıktan sonra ne arayan oldu ne soran. Belediyeye başvurmama rağmen Afad’ı adres gösterdiler. Afad geldi battaniye dağıttı. Biz eşimle, çalıştığım üniversitenin kampüsündeki prefabrik şantiye alanına gittik ve bir süre orada kaldık.”
Yeni evlerinin teslim sürecine dair detayları da paylaşan Şenyıldız, şöyle konuştu:
“Depremden sonra e-devlet üzerinden hak sahipliğimiz tespit edildi. TOKİ’nin Şambayat’taki konutlarının yapımı Nisan ayında başladı. Biz zaten çekilişi medyadan takip ediyorduk. Derken dokuz ay içinde ilk kurada bize çok şükür çıktı. Anahtarı geçen yılın nisan ayında teslim aldık. Depremi takiben 1 yıl sürmeden yeni evimize geçmiş olduk.”
Kendilerinin şanslı olduğunu, “hala kura çıkmayan arkadaşlarımız var” sözleriyle ifade eden depremzede, “Biz bir yıl kirada oturduk. Ama çok daha zor şartlar altında bekleyenler arasından daha hızlı taşınanlar da oldu.” dedi.
Fuat Şenyıldız, depremde evini kaybedenler için inşa edilen konutların ilk iki yıl ödemesiz olduğunu anımsatıp, “İki yıl doluyor, muhtemelen bu yaza doğru evin maliyeti açıklanacak; yüzde 60’ını devlet ödeyecek, yüzde 40’ını 20 yıllık vadede biz ödeyeceğiz” diyerek, şu anda konutların maliyetinin açıklanmasını beklediklerini söyledi.
Devam eden davalar, firari sanıklar: “Müteahhitlerin yanına kar kaldı”
Depremlerin ardından başlayan yargı süreçleri de, aradan geçen iki yıl sonra halen devam ediyor.
Depremde yakınlarını veya evlerini kaybedenler, sanıkların “Olası kast” suçlamasıyla yargılanmasını talep ederken, Adana’da bugüne kadarki en yüksek ceza Alpargün Apartmanı’nın müteahhidine verildi.
96 kişinin yaşamını yitirdiği Alpargün Apartmanı müteahhidi Hasan Alpargün, hakkındaki yakalama kararının ardından 6 Şubat 2023’te KKTC’ye kaçmış, çalışmalar sonucunda Adana’ya getirilerek 13 Şubat 2023’te tutuklanmıştı.
Adana 12. Ağır Ceza Mahkemesi’nde 27 Eylül 2024’te görülen karar duruşmasında Alpargün hakkında, “Olası kastla birden fazla kişinin ölümüne ve yaralanmasına neden olma” suçundan 62 kez müebbet ve 865 yıl hapis cezasına hükmedildi.
40 kişinin hayatını kaybettiği Sami Bey Apartmanı davasında ise adalet henüz yerini bulmuş değil.
Müteahhitler Abdullah Aybaba ve kızı Eda Aybaba Çelik’in yurt dışına kaçtığı tespit edildi, ancak her ikisi de yakalanamadı. Adana 4. Ağır Ceza Mahkemesi, Eda Aybaba Çelik’in Türkiye’ye iade edilmesi için İngiltere’deki yetkili adli makamlara yazı gönderdi, ancak henüz bir gelişme yaşanmadı. Firari sanık Çelik’in avukatı, müvvekili İngiliz vatandaşı olduğu için ‘iade edilmesinin söz konusu olmadığını’ söylemişti.
İki kişinin yaşamını yitirdiği Kubilay Apartmanı’ndan eşiyle birlikte sağ çıkan Fuat Şenyıldız, “aradan geçen iki yılın ardından, sorumluların cezasını çektiğini veya çekeceğini düşünüyor musunuz” sorusuna şu yanıtı verdi:
“Bizim müteahhit dışarıda. Yanına kar kaldı. İlk deprem sırasında binada ölüm olmadığı, yasak olmasına rağmen eve çıkanların ikinci depreme yakalanarak can verdiği şeklinde savunma yaptığını duyduk. 1-2 ay yatıp çıktı. Sadece binayı yapan müteahhit değil, buna ruhsat verenlerin, göz yumanların da hakettiği cezayı aldıklarını veya alacaklarını düşünmüyorum.”
Haber: Feyza Gümüşlüoğlu